•Imitation Lian•
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

•Imitation Lian•

Kader yolunuzu gözleriniz bağlı, gerçeği göremeden nasıl geçebilirsiniz?
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Multi Player Başvuruları

Aşağa gitmek 
+4
Clara D'esmaris
Leartes Roubanis
Ojufemi d'Estaign
Haberci Ruh
8 posters
YazarMesaj
Haberci Ruh
Oyun Yöneticisi
Haberci Ruh


Mesaj Sayısı : 246
Kayıt tarihi : 08/01/10
Anavatanı : Mehventep

Multi Player Başvuruları Empty
MesajKonu: Multi Player Başvuruları   Multi Player Başvuruları EmptySalı Şub. 02, 2010 2:42 pm

Buradan başvuru yapılması daha olanaklı göründüğü için açılmıştır bu konu. Multi Player almak isteyenler aşağıdaki formu doldurup yine buraya göndermeleri gerekir.
En fazla 2 multi player alabilirsiniz.
Örnek rp en az 15 satır olmalıdır.

İsim, Soyisim:
Multi Player:
Örnek RP:
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Ojufemi d'Estaign
Lian
Lian
Ojufemi d'Estaign


Mesaj Sayısı : 354
Kayıt tarihi : 25/01/10
Anavatanı : Fransız

Multi Player Başvuruları Empty
MesajKonu: Geri: Multi Player Başvuruları   Multi Player Başvuruları EmptySalı Şub. 02, 2010 3:58 pm

İsim, Soyisim: Ojufemi d'Estaign
Multi Player: Henüz karar vermedim, düşünmelerdeyim.
Örnek RP: Umm... Irk başvurularında bulunmakta. ^^
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Leartes Roubanis
Dealota
Dealota
Leartes Roubanis


Mesaj Sayısı : 215
Kayıt tarihi : 28/01/10
Anavatanı : Yunan

Multi Player Başvuruları Empty
MesajKonu: Geri: Multi Player Başvuruları   Multi Player Başvuruları EmptyPtsi Şub. 08, 2010 5:22 pm

İsim, Soyisim: Leartes Roubanis
Multi Player: Searlus (aileye başvurunca soy isim ekleyeceğim) Nihilminoveil olacak
Örnek RP: Büyük, ihtişamlı, Tanrıya uzanan katedraller, uçan payandalarla desteklenmiş ince, zarif duvarlar, Tanrıya uzanan sivrilik, insanı ezen, küçülten bir dolu yapı. İnsan bir hiç bu devirde, Tanrı var sadece, onun isteklerine uyulur, onun sözlerinin dışına çıkılmaz. Fakat Tanrı neler demişti? Bu gerçekten biliniyor mu peki? Paganizmin sanki tek Tanrı ayağını yaşıyoruz. Tanrı üçe bölünmüş, sözleri kilisenin elinden çıkma. İsa'nın doğduğundan beri İncil saflığını korudu mu acaba? Müslümanların aksine Hristiyanlar kutsal kitaplarını değişmez kabul etmiyor, en azından Leartes değişimi apaçık görüyor, onlar ise bizim teslis inancını, İsa'yı Tanrı olarak görmeyi tuhaf buluyorlar, neredeyse içerliyorlar. Aslında onlara hak veriyordu. Eğer bir Tanrı varsa İsa onun yalnızca kulu olabilir. Tanrı doğar, büyür mü hiç? Saçmalık! Fakat umurunda değildi, eğer inançlı olsaydı neye uğradığını şaşırabilirdi aslında. Tanrı'nın onca olağanüstü özelliğini kabul ettikten sonra, insanlardan ayrı olduğunu gördükten sonra bir insanı Tanrı'nın oğlu olarak nitelendirmek mantıklı bir insanı şok edebilirdi. Belki de kanıksardı bu durumu, bilmiyordu. Fakat çok şükür, kabul edilemez bir gerçek gibi gelebilir ama Leartes azılı ateistlerden olan bir din adamıydı. Zaten inanıp ne olacaktı? O zaman Lian'lara, yani bu addan habersiz, hatta çoğu şeyden habersiz insanlara yaptığı şeyleri nasıl kaldıracaktı? Tanrı gerçekten varsa Lian'ların Tanrısı oluyordu, eğer bir kitap inmişse onun ırkına hitap etmiyordu. Sonuçta ''Ruh emmek kötüdür, bunu yapanlar sadece acı görürler.'' tarzı bir ayet yoktu. Ya da ruh emmeyi onlara helal kılan bir şeye de rastgelmemişti. Fakat vardı, geçmişini hatırlamak istemese de, bir Lian olarak yaşamaya alışsa da ihtişamlı bir gerçek ki o bir Dealota'ydı. Bunu değiştirebilirdi belki, ırkına bu şansın verildiğini hatırlıyordu hayal meyal. Fakat onun gibi birine, bir çok kişinin hayatının mahvına neden olacak kadar karanlık birine saf ışığın sahibi Lian neden ışığını sunsundu? Bu kurallar o kadar ağırdı ki, ister istemez Lian olma isteğini varsa bile yok etmek zorunda hissediyordu kendisini. Her neyse, Tanrı'dan söz ediyorduk, yeterince söz ettik çevreye geçelim artık.

Mistik bir yer bu yeni yetme sayılacak kadar genç pederin bulunduğu kilise, her şeyi ile kutsaldı burası. Her yanı bezle kaplı rahibeler, alt hizmetlerde çalışan başları traşlı, çuval gibi entari giymiş, beline kalın bir halat bağlamış keşişler, tıpkı Leartes gibi boğazlı siyah cübbeler giymiş pederler, huşu ile dua eden inançlı insanlar, kutsal suya para atanlar, İsa adına mum dikenler, zaman zaman aşka gelip ağlamaya başlayanlar, dini eğitim için buraya verilen ufak rahip adayları, tam bir curcuna vardı burada. Kendini burada evimde hissediyordu Leartes. Tanrı yoktu burada, öyle olsaydı kovardı onu buradan. Tanrı'nın yerine bu eve Leartes yerleşmişti, koruyorlardı onu, gizliyorlardı ne olduğunu, kilise kadar sıkı bir koruyucu bulamazdı hiç bir yerde. Kutsallığı işte bundan buluyordu. O da bunun karşılığında bir rahibin yapması gereken her şeyi harfiyen yerine getiriyordu, zorluklara, sömürülmeye katlanmıştı bunca zaman. Tabi tek yapmadığı bir çok kişi gibi odaya kapanıp kendini günahlardan arındırmak için kırbaçlama saçmalığı olmuştu. Onun yerine spor yapardı, ağır kalasları kaldırır, şınavını, mekiğini çeker, tavanarasından bulduğu koca çuvallara doldurulmuş tuzu yumruklardı. Daima zinde, daima atik kalmalıydı. Minoveillerden haberi vardı, babasının ölümü onların elinden olmuştu. Bir nevi kilisenin koruyuculuğuna bu yüzden sığınmıştı. Annesi de kendisi ile katiyen ilgilenmeyerek, sadece mekanik bir kaç bakım işlemi yaparak bu kararına katkı sağlamıştı. Daha ufak bir çocukken ölüm korkusunu öğrenmişti Leartes, daha ufak bir çocukken tüketmişti tüm gelecek ümitlerini. Kin ve nefretin içine doğmuştu resmen, ruhunun renkleri kararmıştı, solmuştu. Kimi canlılığını yitirmişti. Belki de ırsi özelliklerindendi, bilmiyordu. Bu konuda düşünme yasağı koymuştu kendine. Kendi kuralları vardı, kilisenin kurallarından da üstündü bu kurallar.

Kilise bugün oldukça doluydu. Oysa pazar bile değildi. Paskalya olabilirdi, bu vakitler öyle oluyordu genelde. Ancak pek ilgilenmediğinden bundan bihaberdi çoğu zamanki gibi.-Kilise'nin baş rahibi bunu ayinin ne olduğundan çok özüne kaptırmasına bağlıyordu- Rahibelerden biri tam önünde tökezledi, düşeyazdı. Leartes, yani Peder Leartes onu dirseğinden tuttu yardımsever bir şekilde. Rahibe kızararak bu siyah elbiseler içinde altın rengi ile parlayan pedere teşekkür etti. Leartes kolu bıraktığında acelesine gömüldü yeniden ve koşturarak yürümeye devam etti. Böyle durumlara çok rastlıyordu zaten genç rahip. Onun için sıradan bir olaydı. Zira kutsallığın gizlediği tek kötü şey o değildi. İki yüzlülük buradakilerin hepsinin özünde vardı. Burada evinde hissetmek için bir neden daha. Ulu tavana baktı telaşsızca, dudaklarına yerleştirdiği mayhoş tebessümle ayini hayal etti. Genellikle eğlenceli olurdu, sanki dua edenleri izleyen bir şeytan gibi içinden alay ederek eğleniyordu bir nevi. Tanrı için bunca çabaya ne gerek vardı? Ne de olsa duymayacaktı kimseyi, zira yoktu. Bir süre bu şekilde durduktan sonra emin adımlarla ilerlemeye başladı genç rahip. Üzeride yerlere kadar uzanan koyu kahverengi cübbe giderek gelişen bedeninin üstüne enfes bir şekilde oturmuştu. Kilise içerisinde herkes şapkasını çıkarmak zorunda kaldığından başında kalpağı yoktu, kısa kesilmiş altın rengi saçları açıktaydı. Usulca sürdürdüğü yürüyüşünün sonunda yerine vardı ve yüzünü halka döndü. Büyük bir güruhun bakışlarının üzerinde toplandığını açıkça görüyordu. Sanki ayin Tanrı'ya değil, kendine yapılacaktı. Gülmek istedi ama yüzündeki tebessümle yetinmek zorundaydı. Bu yüzden kurallarını hatırlayarak bu duygusunu bastırdı. Eğer korunmak istiyorsa, dışarıdan da olsa buranın kurallarına uyum sağlamak zorundaydı. Renkli vitraylardan içeri giren ışığın koyu yeşile döndürdüğü gözlerini heyecan dalgası halinde bekleşen kalabalığın üzerinde gezdirdi. Bekledi, bekledi. Sonunda ayin bittiğinde, bu sırada görevli rahip apsisteki kürsüden ayrıldığında başladı görevi. Getirilen şaraplardan birini eline alarak kutsanmak isteyen kalabalığa dağıtmaya başladı. Diğer yandan onlara yanındaki kaseden ekmek veriyor, bir yandan onları takdis ediyordu. Günahlardan arınmış halde, ağzında İsa'nın eti, kadehlerinde İsa'nın kanı ile yanından ayrılıyordu inananlar. Bu hale her zamanki gibi hayret etti.

Sonunda ayin bittiğinde derin bir nefes aldı. Rahatlamıştı. Boş kadehi yanına gelen keşişe vererek bulunduğu yerden ayrıldı. Bir genç kız çarptı gözüne, kuraldışı giyinmişti, saçları açıktı, yakasını bir şalla örtmemişti. Bu derece açık giyinmesinin tuhaflığı yetmiyor gibi bir de üzerinde pantolon vardı. Onun bu cesaretini içten içe takdir ederek yanına yaklaştı onun. Yüzündeki sahte gülümseme yok olmuş, bunun yerine ilgi dolu, meraklı ifade gelmişti. Onu tanımak istediğini düşündü. Böyle birine yüz yılda bir rastlanırdı. Fakat onunla konuşmaya başlamak yerine etrafı süzdü, kilise resmen bomboştu şimdi, ayinin verdiği yorgunluktan dolayı da burada çalışanlar da kendi odalarına çekilmişti. Ya o, o neden gitmemişti? Acaba kilisenin kutsallığını kimse yokken daha fazla hissedenlerden miydi? Ne soracağımı, ne söyleyeceğimi düşünmekten başka bir şey yapamıyordum. Kilişe sözler de kullanmak istemiyordum. ''Burası bir gün müze olacak. Bundan adım kadar eminim.'' Sonra elimi alnıma götürdüm, oradan burnuma indirdim. Avucumun içinde sırıtmamı gizlemeye çalışıyordum. Tuhaf bir başlangıç olmuştu. Belki de genç hanımın tuhaf olduğunu düşündüğümden bu tarz bir konuşma yapma ihtiyacı duymuştum. Belki de onun özgünlüğünü görünce gerçek düşüncelerimi açıklamak istemiştim. ''Ah, aslında İsa'nın gelecekte buraya gelip hepimizi kurtaracağını söylemem gerekiyordu değil mi?'' Biraz alay kokuyordu sözleri. Ancak alayın muhatabı bu genç hanım değil, şu insanı ezen kutsallık modasıydı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Clara D'esmaris
Lian
Lian
Clara D'esmaris


Mesaj Sayısı : 56
Kayıt tarihi : 09/01/10
Anavatanı : Fransız-İngiliz Melezi

Multi Player Başvuruları Empty
MesajKonu: Geri: Multi Player Başvuruları   Multi Player Başvuruları EmptySalı Şub. 09, 2010 3:21 pm

İsim, Soyisim: Clara D'esmaris
Multi Player: Minami Maxwell
Örnek RP:


Gözbebeklerine yansıyan bu karmaşayı ayakları zincirle bağlanmışçasına hareket etmeden izliyordu. Birbirine giren bu herifler muhtemel birkaç saat önce birbirlerine karşı dostça davranışlara sahip olduklarına emindi... Kafasının karşıklığına ürkmek de ekleniyor ellerinin depreme maruz kalmışçasına titremesine sebep oluyordu. Nereye koşacağını, kimi ayıracağını bilemeden öylece bir sağa bir sola bakıyordu. Bir adım attı umarsızca. Diğer ayağı adımına partner olmadan bu hareketinden de vaz geçti...

Tutsak kızın kötü durumu saf kalbiyle tahmin ettiği üzre artıyordu durmadan. Ne yapıp ne edip onu yardım etmeliydi... Bu pek akıllıca bir şey sayılmazdı. Eğer bu karmaşaya güçsüzce gözü kapalı dalar ise Boumasa onu da tutsak kızı da köpek balıklarına atardı... Ne kadar bu konularda işe yaramaz ötesi olsa da kalbindeki dürtüler onu rahat bırakmadan beynini okşamayı sürdürüyorlardı. Derin bir nefes alıp diğer ayağını da diğerinin yanına getirdi. Ne yazık ki anlık parladığı an sönmüştü... Bu yanar dönerlik ne bunaltıcıydı ama...

Kaşlarını çatıp evuçlarını sıkarak göğüs hizasında birleştirdi. Sonsuza dek birisinin gölgesinde titreyerek yaşayamazdı. Patlamanın vakti geldiyse bu vakit o vakit olmalıydı... Etrafına bakındı. Gökyüzünden aldığı ışığı gözüne parlatan kılıç göz kırpıyordu sanki ona. Pekala, savaşamazdı tutsak kız için... Ama kaçabilmesi için yardım edebilirdi.

Hızla kılıçın önüne çöküp en fazla 2 kere değdiği bu tehlikeli şeyi kavradı. Gözlerinin yansıdığı kesici kısımda ciddiyetini süzdü. Daha fazla boş davranmadan kılıcı kaldıracaktı ki o cılız ötesi kolları buna engel oldu. Kılıçların ağırlığı sebebiyle kaldıramıyordu. Bir nefes verip tüm gücünü kollarına verdi. Zeminden ayrılan kılıç tospa yavaşlığıyla yükselirken kollarının kopacağını hissediyordu. En sonunda ıkına sıkıla kaldırdı ve titreyen dizleriyle tutsak kızın etrafını saran grubun yanına bir umut ulaşma hayaline girişti. Diğerlerinin arasına girince alnından akan terler deniz olurcasına durmadan daha yükseğe kaldırıp boğazına getittirdi.
"Cezanı çekeceksin tutsa-"
Sözüğnü bitirmeden ayağı tam önündeki fark edilemeyecek kadar ufak çöküntüye takıldı ve yüzüstü yere düştü. Ne şanssızlıktı ki(!) kılıç tam serasın ayaklarına gelmişti.
"Ahh yanlışlıkla oldu canıııım...." dedi sırıtarak korsanların kızışından kurtulmak için...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Haberci Ruh
Oyun Yöneticisi
Haberci Ruh


Mesaj Sayısı : 246
Kayıt tarihi : 08/01/10
Anavatanı : Mehventep

Multi Player Başvuruları Empty
MesajKonu: Geri: Multi Player Başvuruları   Multi Player Başvuruları EmptySalı Şub. 09, 2010 4:16 pm

Hepiniz onaylandınız.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Yoru Chou Ashworth
Dealota
Dealota
Yoru Chou Ashworth


Mesaj Sayısı : 84
Kayıt tarihi : 14/01/10
Anavatanı : Yarı Japon Yarı İngiliz

Multi Player Başvuruları Empty
MesajKonu: Geri: Multi Player Başvuruları   Multi Player Başvuruları EmptyÇarş. Şub. 24, 2010 10:04 am

İsim, Soyisim:Yoru Chou Asworth
Multi Player:Nathaniel(soy isme kararvermedim)
Örnek RP:
Yuukou elini uzatmışken,bu çocuğu yakından inceleme fırsatı da bulmuştu.Garip görünüyordu.Zayıftı,narindi ve...güçsüz gibiydi aynı zamanda.Yüzünü örten ipeksi,gümüşi saçları,bembeyaz yüzü ve kızılımsı gözleriyle adeta porselen bir bebeğe benziyordu.Saf,temiz...Her şey ve...Aynı zamanda hiçbir şey...O kadar narin görünüyodu ki kırılacak gibiydi.Garipti ve Yuukou'ya tamamen yabancıydı.Böyle biriyle hiç karşılaşmamıştı.Tanıştığı diğer insanlara hiç benzemiyordu.Değidi tabii ki de...Ona bir kes bakmanız ne kadar masum,ne kadar temiz,ne kadar iyi yürekli olduğunu anlamanıza yeterdi.Sanki ışık gibi etrafını aydınlatabilen bir insandı.Garipti ve Yuukou'ya tamamen yabancıydı.Düşündü,elinde olamadan "Hala böyle insanlar kaldı mı?" diye düşündü.Cevap çok basitti oysa ki.Onun gibi bie insana rastlamak imkansızdı.
Yuukou elinde olmadan ona karşı bir hayranlık duydu.Önceden belirlenmiş yaşamının temeli-vampir avcısı olmasa bile-insanları vampirlerden korumaktı.Bunu yapmıştı hayatı boyunca bunu.Beliki de bu yüzden masum hissetmiyordu kendini,bu yüzden bu çocuğa o kadar hayranlık duymuştu.Çocuk zayıf olabilirdi,pek çok şeyden korkuyor da olabilirdi.Ama Yuukou'un şu ana kadar karşılaştığı en masum insandı.Ama Yuukou asla böyle olmazdı.Olamayacaktı, o kadar vampiri katletmişken...
Hayat nasıl bir tesadüf eseri ile onu Yuukou'nun karşısın çıkarmştı?Nasıl?Bir tesadüf olamazdı.Bu çocuk Yuukou'nun istediği her şeye sahipken olmazdı.Hayat nasıl bir oyundu?Nasıl bir oyundu ki bütün insanların zayıp noktalarını bilip ona göre davranabiliyordu?Bunlar Yuukou'nun asla cevaplayamayacağı sorulardı ve bundan tamamen emindi.
O bütün bunları düşünürken çocuğun "Ben güçsüz değilim!" dediğini duydu.Ben güçsüz değilim mi?Dışardan bakan herkes onun narin olduğunu anlayabiliri.Evet!Bu çocuk fiziksel olarak güçsüz olabilirdi ama Yuukou,onun çok güçlü bir kalbi olduğunu biliyordu.Bu yüzden ona çocuk gibi oldğunu söylediği,ima etmeye çelıştığı için derin bir acı duydu.O zaman çocuğun değerini bilmiyordu çünkü.Ama şimdi...Başını kaldırıp çocuğun yüzüne baktı ve kızarmış olduğunu gördü.Tabii,çocuk kurtarıcısına bu şekilde kaba davrandığı için utanıyor olmalıydı.Yuukou olmasaydı öleceğinin bilincindeydi sanki...Sonra uzatıığı elini tutup ayağa kalktı ve "Ben Çok teşekkür ederim efendim. Siz olmasaydınız hayatım tehlikede olurdu. " dedi.Ne alışılmış laflar.Ama bunun bir önemi yoktu.Ama çocuğun ses tonun,onun bir vampir avcısı olduğunu sandığını gösteriyordu.
Yuuou hiç bir zaman bir vampir avcısı olmamıştı-olmak istememişti-.Ona göre vampir avcıları da vampirler kadar kötüydü.Kibirli ve kendinin beğenmiş...Çocuğa baktı ve
"Bir vampir avcısı olduğumu düşünüyor gibisin"dedi.Çocuğun tepkisi bunu onaylamıştı.
"Bir vampir avcısı değilim ben.Sadece elime geçirdiğim kılıcımla insanların hayatını kurtarmaya çalışıyorum hepsi bu.Zaten bir avcı olmayı isremezdim.Onlar vampir avcıları kadar kötüler."sustu.Düşündü ve devam etti
"Adım Yuukou.Cross Akademisi'nde okuyorum.16 yaşındayım.Peki ya sen?"
Biliyordu damdan düşme olmuştu ama zaman kaybedip bu lanetli yerde daha uzun sire kalmak istemiyordu...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Beatrice Le Jeune
Dealota
Dealota
Beatrice Le Jeune


Mesaj Sayısı : 72
Kayıt tarihi : 05/02/10
Anavatanı : Fransız

Multi Player Başvuruları Empty
MesajKonu: Geri: Multi Player Başvuruları   Multi Player Başvuruları EmptyÇarş. Şub. 24, 2010 5:57 pm

İsim, Soyisim:Beatrice Le Jeune
Multi Player:Marcus Le Jeune
Örnek RP:
Spoiler:
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Haberci Ruh
Oyun Yöneticisi
Haberci Ruh


Mesaj Sayısı : 246
Kayıt tarihi : 08/01/10
Anavatanı : Mehventep

Multi Player Başvuruları Empty
MesajKonu: Geri: Multi Player Başvuruları   Multi Player Başvuruları EmptyÇarş. Şub. 24, 2010 6:02 pm

İkiniz de onaylandınız.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Josephine Le Jeune
Dealota
Dealota
Josephine Le Jeune


Mesaj Sayısı : 9
Kayıt tarihi : 25/02/10

Multi Player Başvuruları Empty
MesajKonu: Geri: Multi Player Başvuruları   Multi Player Başvuruları EmptyPaz Şub. 28, 2010 8:54 am

İsim, Soyisim: Josephine Le Jeune
Multi Player: Darius Le Jeune
+ Darius'un sahibi rp yi bıraktığı için bu karekter artık beni...^o^
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Esther de Aurilla
Dealota
Dealota
Esther de Aurilla


Mesaj Sayısı : 11
Kayıt tarihi : 28/03/10
Yaş : 28
Anavatanı : İngiliz

Multi Player Başvuruları Empty
MesajKonu: Geri: Multi Player Başvuruları   Multi Player Başvuruları EmptyPaz Mart 28, 2010 11:40 am

İsim, Soyisim: Minami Maxwell
Multi Player: Esther de Aurilla
Örnek RP: Daha önceki başvurularımda~
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Haberci Ruh
Oyun Yöneticisi
Haberci Ruh


Mesaj Sayısı : 246
Kayıt tarihi : 08/01/10
Anavatanı : Mehventep

Multi Player Başvuruları Empty
MesajKonu: Geri: Multi Player Başvuruları   Multi Player Başvuruları EmptyPtsi Mart 29, 2010 2:12 pm

Onaylandı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Multi Player Başvuruları
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Irk Başvuruları
» GM Başvuruları
» Aile/Tarikat Başvuruları
» Ünlü Listesi Başvuruları ~
» Minoveil Avcı Okulu Başvuruları

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
•Imitation Lian• :: Oyuna Başlamadan Önce :: Piyon Seçimi :: Karakter Donatım Başvuruları-
Buraya geçin: