•Imitation Lian•
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

•Imitation Lian•

Kader yolunuzu gözleriniz bağlı, gerçeği göremeden nasıl geçebilirsiniz?
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Kukla

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Minami Maxwell
Minoveil
Minoveil
Minami Maxwell


Mesaj Sayısı : 60
Kayıt tarihi : 09/02/10

Kukla Empty
MesajKonu: Kukla   Kukla EmptyÇarş. Mart 24, 2010 11:43 am

Kafasını eğmiş yürüyordu. Hiçbir insanla muhatap olmak gibi bir fikri yoktu. Sadece rahat nefes almak ve diğerlerinin duygularını izlemek için buradaydı. Ne kadar fazla ifade görürse insanları o kadar kolay tanıyabilirdi... Üzerinde kahverenginin birçok tonuna sahip yamalı eski püskü bir kıyafet vardı. Sokakta minoveil kostümüyle gezmek fazla dikkat çekerdi. Bu sebeple Maxwell yetimhanesi masalına devam ettirmek en uygunuzdu. Sarı saçlarını yine kahverengi, ipleri sökülmeye başlamış bir şapkayla kapatıyordu. Gözleri ise sürekli yerden ayırmadığı için belli olmuyordu. Henüz kar taneleri yere düşmeye başlamasa da kışın soğuk rüzgarının tüm donduruculuğunu hissedebiliyordu. Paltosuna daha da sarıldı.

Soğuk geliyordu, kar geliyordu... Bir mevsim daha bitmişti uyumu bozmayarak. Üşüyordu Minami, onu kimsenin ısıtmayacağını bilerek... Düşerken aklındaki tüm inciler bir şey yapamıyordu. Donmaya yüz tutmuş bu derenin sonlarına süzülürken incileri atlayamazdı onları tutabilmek için. Aklı boşalıyordu... Dağılıyordu... Ergenlik miydi yoksa bu? Sessizliğe girişinin asıl sebebi... İnanmak istemiyordu. ergenliğe böyle kolay yenilmek...

Göğüs hizasında tuttuğu kitapları daha sıkıca kavradı. Dünyadan alamadığı manayı onlardan bulmak tatmin ediyordu onu. Şehrin merkezlerine doğru yürürken zengin, şatafatlı elbiseleri olan kadınların, eşlernin ve ufak çocuklarının neşeyle alışveriş yaptığı bir yerdi burası... Bir süzdü bu aileleri... İmreniyor muydu onlara? Hayır... Gerçi Minami duygularından emin değildi. Nasıl bir çırpıda yanıtlayabilirdi ki? Neresi olduğuna bakmadan bir dükkanın kenarına oturdu. Kitabını açıp göz gezdirdi kaldığı yere... Kulağındaki gürültülerin konsantresini bozması gibi bir derdi yoktu ama aklı fazla karışıktı. Neden olduğunu bilmeden dikkati dağılıyordu. Okuyordu ama tek bir şey dahi anlamıyordu. Kafasını yasladı dükkan camına, bulutları izledi... Her biri adeta içinde bir hayatı barındırıyordu...

Usulca kafasını dükkan vitrinine çevirdi. Bulutların yansımalarının ardında duran ufak kuklayı inceledi. Tahta öyle güzel işlenmişti ki her bir kıvrımından sanat akıyordu. Üstüne takıştırılmış rengarenk birçok kumaşın oluşturduğu kostüm hiç de ucubik görünmüyordu. Aksine bu bile bir şatafat katıyordu kuklaya... Su götürmez gerçek vardı elbet bu şatafatın ardında. Kukla ne kadar süslü olsa dahi biri mutlaka onu oynatırdı. bir sahibi olmadığı sürece o kukla yalnızca köşeye atılmış bir oyuncaktı.

Out: Bir yere yetişmem gerek... Baştansağma yazılma için özür dilerim...
Out2: Anlaşmalı rpdir...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Alexander C. Le Jeune
Dealota
Dealota
Alexander C. Le Jeune


Mesaj Sayısı : 90
Kayıt tarihi : 08/01/10
Anavatanı : Fransız asıllı İngiliz

Kukla Empty
MesajKonu: Geri: Kukla   Kukla EmptyPaz Mart 28, 2010 10:49 am

Başkasını yönetme isteği muhtemelen insanlık aleminin çoğunluğunun içini kaplayan bir duyguydu. İşte, bu dükkanda, oyuncak adı altında bu aletlerle de tam bunu tatmin ediyorlardı Le Jeuneler... Önündeki cilası sebebiyle göz kamaştırıcı bir şekilde parlayan tahta masadan bir müzik kutusu aldı. Nazikçe açtı müzik kutusunu. Buraya gelip insanların -bilhassa çocukların- hangi oyuncaktan yana tercihlerini kullanacaklarını merak ediyordu. Hemen önünden koşarak geçen çocuğa bir baktı. Kulaklarını ince kesik kesik müzik kutusu melodisi doldururken kışın soğuğuna karşın burada sıcakta oturmak hiç sorun değildi ona. Üstelik burası tozpembe duygularla buharlaşmış bir yerdi. Tanrı onu lanetli olduğu için mi ödüllendiriyordu? Sağa doğru kıvrılan ufak bir gülümsemeyle karşılık verdi kendini cennette zanneden çocuğa. El yapımı bir cennetti onların gözünde burası. Cenneti kazanmak içinse uslu olunmalıydı. Noel yaklaşırken günden güne çocuklar kutsallıktan ziyade anlamdan bihaber oyuncak heyecanıyla taşıyorlardı. işte, Le jeunelerin en karlı mevsimine girilmişti: Kış...

Küçüklüğünü anımsadı. Devasa noel ağacı altındaki büyüklü küçüklü hediye paketleri ve gözlerdeki parıldamalar... Kızkardeşinin yanına gider, sıkıca sarılır ve aynı atkıya sarılıp ailelerinin tüm baskılarına rağmen dışarı çıkıp gece gece kar topu oynamaları... Gözünün önündeki çocuğun saçları yavaş yavaş sararmaya başladı. Gözleri karamel bir ton oluyor, git gide daha da Alexander'a benziyordu. Benzemek neydi ki. Karşısındaki minik Alexander'dı... Gözlerinin oyunuyla gördüğü minik Alexander oyuncağını yere düşürdü dikkatsizce. Deri koltuğundan ayağa kalkıp yürümeye başladı ufağa doğru. Asker figürünü çömelip kavradı. Bir süzdü uzunca. Ufak bir nefes veriş gibi gülüşünün ardından ufağa uzattı.
"Al bakalım Constant..." dedi nazik bir sesle.
Fakat çocuk normale dönmüştü ve ona şaşkınca bakıyordu.
"Benim adım William bayım..." dedi şaşkınlığından bir şey kaybetmeyerek. Karşısındaki kahverengi saçlı, kahverengi gözlü çocuğa bir baktı. Az önce zihniyle şekillendirdiği Alexander değildi o...
"Ahh... Özür dilerim Bay William..." dedi yine de gülümseyerek. Daha konuşmak isterken annesi çekip aldı fırsatını elinden. Yabancılarla konuşma kuralını ihlal etmişti William... Evde azar işitecekti başkası yüzünden... Ama Alexander başkası değildi ki. Le Jeune oyuncakçısının gelecek patronuydu...
"Sizi rahatsız etti mi Bay Le Jeune?" diye özürlerini iletirken alımlı anne arkadan çocuk sevinçle zıplamaya başlamıştı. Duyduğu kelimelerse onu az daha kahkaha attıracaktı.
"Ne yani?! O Le Jeune sarayının kralı mı?! Whoaaaaa!!"
"Sus William!"
"Ama anne o kral! Süper hiper büyücü kral!"
"Sus dedim sana! "
Sesleri uzaklaştıkça azalırken yine yalnız kalmıştı müzik kutusuyla. Kafasını camlara çevirdi. Buğulanmaya başlamış camın arkasındaki oturan silüeti gördü. Ufak tefek bu silüetin hiç şüphesiz bir çocuğa ait olduğunu biliyordu. Müzik kutusunu sırtını dahi dönemden sadece eliyle hafif bir ittirişle kapattı. Kapıya yöneldi Camın buğusunu hafifçe silip ne yaptığına bir baktı. Yüzü hala gözükmüyordu. Uçlarından seçebiliyordu sadece kısa sarı saçlarını. Dükkan vitrinine örnek olarak koydukları oyuncaklardan birini süzüyordu. Üstünde burjuvazi olmadığı açıkça anlaşılıyordu. Bir sokak çocuğu muydu?

Kapıyı fark ettirmemeye dikkat ederek araladı. Dışarıda sahiden kuru soğuk vardı. Soğuğun koku almasını engellemesi dışında hissettiği başka bir şey vardı...
Bu ufak çocuk bir minoveildi...
Şaşkınca dışarı ilk adımını attı. Yanına oturdu sessizliğini sürdürerek. Kulağına eğilerek fısıldadı.
"Bir minoveilin dealota dükkanının önünde oturmasını şüpheli mi karşılamalıyım?"
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Minami Maxwell
Minoveil
Minoveil
Minami Maxwell


Mesaj Sayısı : 60
Kayıt tarihi : 09/02/10

Kukla Empty
MesajKonu: Geri: Kukla   Kukla EmptyPtsi Mart 29, 2010 4:38 pm

Duyduğu sesle irkildi ve hızla yüzünü sesin geldiği yöne çevirdi. Kapıda süslü ve şatafatlı giysileriyle dikilmiş duran bu adamı gözü bir yerden ısırıyordu. Tüm bunlara rağmen asıl önemli konu ise adamın söyledikleriydi... Minoveild emişti ona... Minoveil olduğunu nereden bilmişti? Hayır, Minoveil, Lian, Dealota ırklarını nereden biliyordu asıl?! Ya Dealota dükkanı? Her kelimesinde bir telaş saklıydı sanki. Kaşlarını heyecanla çatıp şüoheyle ayağa fırladı. Biraz uzaklaşıp dükkana uzaktan bir baktı. Süslü latin harfleriyle "Le Jeune" yazıyordu. Ünlü dealota ailesi Le Jeune... Ne biçim bir tesadüftü bu?!
"Haa?!" diye bağırdı kendini tutamayarak. Yeniden döndü dükkan önüne. Adamın yüzüne daha ciddi bakmaya başladı bu sefer. Kim olabilirdi bu adam? Onu muhakkak tanıyordu... Minoveil gözlerini açtı hızla nerede, ne kadar fazla insan arasında olduğunu umursamadan. Yoğunluğuyla belliydi işte: o bir dealotaydı. Bir düşündü durup. Le Jeune dükkanından çıkmıştı. Bir Dealotaydı ve üstelik Minami onu tanıyordu. Bunların toplamındansa yalnızca tek bir şey çıkıyordu.

O Le Jeunelerin yeni reisi genç Alexander Constant Le Jeune'ydi.

Elindeki kitaplar gevşeyen parmaklarından kayıp yere düştü. Nazikçe adamın önünde eğildi.
"Lordum, kabalığımı bağışlayın lütfen. İzninizle kendimi tanıtayım. Minami Maxwell." dedi doğrulurken olmayan eteklerini tutarak. ne ucubik bir elbiseydi Lord Le Jeune'nin önüne çıkmak için...

Doğa bile ayırmıştı hepsini. Irklar, cinsler... Ayrıma kim engel olabilirdi ki? Besbelli ayrımlar düzen demekti. Dağılımlara yol açmaması için oluşturulmuştu her biri. Tıpkı eşyaların karışmaması, eşyalar arasında düzen oluşturulması için birbirinden ayrılıp çekmecelere koyulmaları gibi... İşte böyleydi Alexanderla Minami'nin arası. Farklı ırktan, farklı çekmecelerdendiler. Bu ırk, çekmece ayrımı onların birbirlerine olan bakışaçısını etkiliyordu. Farklı yerde farklı bir şekilde görüşselerdi değişecek duygular, fikirler ve gelecek hayatına kim bilir nasıl yön verirdi...

Kaba gözükmemeye dikkat ederek kaçırdığı gözleriyle süzdü Alexander'ı. Ela gözlerinin yanlarına kadar inen ön perçemleri, sarı saçları diğer yaşıtları için çekici bir etkendi. Fakat nedense onun için çekicilik kavramı pek bir şey ifade etmiyordu. Yine de etkilendiğini kendinden gizleyemezdi. O anlamda etkilenmemişti ama dostcul yaklaşan bir Minoveil olarak, minoveil-dealota arası ilişkilere söz vermiş bir dealotaya karşı gayet olanaklı bir etkilenme altında kalmıştı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Kukla
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
•Imitation Lian• :: Şehir :: Şehir Merkezi :: Le Jeune Oyuncakçısı-
Buraya geçin: